07 Ağustos, 2025

İŞİN SIRRI KALİTELİ VE SAHTE OLMAYAN EĞİTİM.


Çin Seddi'nin Çin'de olduğunu bilmeyen bir salon dolusu diplomalı insan ne anlatıyor bize?
Ya da Mısır Piramitlerinin Türkiye'de olduğunu sanan ve tarihi eser kaçakçılarının dışarıya çıkaracağına yorum yapan tarih fakültesi mezunu vatandaş?
Ya Kaz Dağlarındaki ve vatanın birçok yerinde maden çıkarmak adına çevre tahribatıyla zenginleşiyoruz sanan yetişkin?
Ya ağaçlar katledilip ormanlar yok edilirken, buna karşı çıkanlara bunların "derdi orman değil" diyen ebleh siyasetçi?
Ya toplum mühendisleri beyninde inşaat yaparken, onca iyi eğitimli kesimin tepkilerine yanlış düşündüğü sanrısıyla tepki koyan, hiç bilmediği konularda araştırmadan ahkam kesmeye kalkanlar?
Mesele adına diploma denilen kağıt değildir...
Eğitim doğru planlanması gereken ve insana katma değer katan bir arz talep meselesiyken, diploma denilen şey insanın gerçek katma değerinin belgesi ve hakiki olmalıdır.
Eğitimin ekstra değer katamadığı veya sahte diplomalı insanlar tarafından yönetilen ve cahil olmanın değerli olduğu bir ülkede ne olmasını bekliyorsunuz?
Meslek liselerinin meslek sahibi yapamadığı, imam hatiplerin ve düz liselerin de sadece niteliksiz işsiz ürettiği bir ortamda, üniversitelerin de genç nüfusu 4-5 yıl oylamak için boş beleş kurumlara dönüşmesi kaçınılmazdır.
Bunlar üzerinden konu, döner dolaşır ülke ekonomisine ve toplumun refahına gelir.
Cehaletinden veya hıyanetinden, bir yıl sonrasını planlayamayan, sadece anlık menfaatini düşünen diplomalı diplomasız cahil hırsızların yönettiği, dişe dokunur katma değerli üretimi olmayan, dünyayla ticarette bütün rekabetini asgari ücret denilen ucuz işçilik üzerinden yapan, hukuku iğfal, demokrasisi felç edilmiş, örgütlü cehaletin en tehlikeli boyutunda, dünyanın en adaletsiz vergilendirme sistemine muhatap bir ülkenin geleceği ve geldiği kaçınılmaz sonucu yaşıyoruz...

28 Haziran, 2025

YALANCILIK

 İslam coğrafyasındaki milletler olarak durumumuz rezalet.

Büyük yalanlarımız var kendimizi inandırdığımız...
1-“Batı bizi sömürdüğü için biz bu haldeyiz.“
Yalan..!
Batı bizi sömürdüğü için bu halde değiliz. Aksine biz bu halde olduğumuz için sömürülüyoruz.
2- En yüce dinin mensubu olmakla övünürüz ve bunun için düzgün insan olduğumuzu savunuruz.
Yalan..!
Kendimize Müslüman dediğimiz için ahlaka ve etik değerlere ihtiyacımız yok sanırız, beğenmediğimiz o "gavurların" etik ve toplumsal değerlerinin yanına bile yaklaşamayız.
3- Bu batılılar dünyanın başının belasıdır, der gavurlara sabah akşam söveriz.
Yalan..!
En Müslümanımız bile kıçı sıkıştığında huzur ve kaliteli yaşam için batıya kapağı atar. Hiç biri bir İslam ülkesine gitmez.
4- Gittiğimiz yere medeniyet ve insanlık götürüyoruzdur.
Yalan..!
Gittiğimiz yerdeki düzgün sisteme uymak yerine onu kendimize uydurmaya çalışır berbat ederiz. Hırsızlık, dolandırıcılık, kuralsızlık, pislik ve suçu oraya taşırız. En yakın örneği; mülteci olarak gittiği ülkede kadınları taciz ve tecavüzde bulunanlara bakınız. Sokaklara sümkürme, tükürme, duvarlara işeme, çöpleri ortaya atma alışkanlıklarımızı ise söylemeye gerek var mı?
5- Dinimiz kardeşlik dinidir, biz hepimiz kardeşiz deriz.
Yalan..!
Din adına menfaatimize uymayan herkese sövmeyi, bütün egoist duygularımızı tatmin etmeyi alışkanlık haline getirmişizdir. Bir taraftan cennette huriler hayal ederken, insan, hayvan, doğa fark etmez her şeyi kirletir, her haltı yeriz. Başımıza gelen iyi şeyleri kendi menfaatimize olduğu için kendi başarımız, kötü şeylerde ise kader der sorumluluğu Allah'a yıkarız.
6- Kendimizi çok akıllı görürüz; biz aslında gavurlardan daha akıllıyız.
Yalan..!
Aklımız kullanmak, araştırmak, bilgi ve donanım sahibi olmak için emek vermeyiz. Kitap okumayı gereksiz buluruz, kitap satışlarımız ve kişi başı yılda okuduğumuz kitap sayısı suratımıza şamar gibi vurur ama halen arsızlık eder kendimizi daha akıllı görürüz.
Gavurun icat ettiği teknolojik cihazları hayretle ve şevkle kullanırken, onu icat edip üretenlerden daha akıllı olduğumuzu düşünmek gibi kendimize ve birbirimize söylediğimiz yalanlara oyalanırız.
7-Kendimizi çok dürüst görürüz.
Yalan..!
Sırf gırtlağımıza hak etmediğimiz bir lokma girecek umuduyla, en üçkağıtçı, en fırıldak, en hırsız kişileri başımıza yönetici yaparız ve bundan hicap bile duymayız. Çalıyor ama yapıyor der, hırsızı takdir ederiz. Vergi, elektrik, su, akaryakıt, makam, kadro, zaman, mesai vs. hırsızlıklarını doğal görürüz, fırsatını bulduğumuz anda çalarız.
8- Bu millet cahil filan ama ferasetlidir, seçimlerde en doğru kararı verir deriz.
Yalan..!
Makarnaya, kömüre, en küçük menfaatlere oy satarız. Ülkenin ve milletin bekası, menfaatleri bizi en son ilgilendirir. Günde 8 saat TV izler, dizilerden yalan yanlış tarih öğrenir, uydurma haberlerden dünya ve ülke siyasetini bildiğimizi sanır, bir dakikada gaza geliriz. Cehaletimizin ferasetimizden kaynaklandığı gibi absürt bir saplantımız vardır. Bu doğru olsaydı İslam coğrafyasındaki bunca kan ve gözyaşının olmaması gerektiğini akıl edemeyiz.
.....
Daha yazacak çok yalan var ama bireysel istisnalar kaideyi bozmamak kaydıyla Ortadoğu halklarının genel durumu budur.
Şimdi bu coğrafyadaki kan, gözyaşı, sefalet ve sömürünün esas sebeplerini bir kez daha düşünelim mi?