Hazır yılbaşı da gelmişken, bizim kaba softa ham yobazlar 1 Ocak gününü yılbaşı kabul etmeyip 11 Ocakta olan Mekke'nin Fethini 1 Ocakta olmuş gibi kabul edip güya Fetih kutlarken araştırdığım konu, İslam'da takvim konusuydu.
"Müslüman Noel kutlamaz" diye yırtınırken, Noel gününün 25 aralık olduğunu da bilmez 1 Ocak sanırlar tabi...
Epeyce yazı ve açıklama okudum. Muhammedi, Hicri, Celali, Rumi, Miladi takvimleri ve mantıklarını inceledim.
Sonra İslam ve Kuran'la Hicri takvim ilişkisini, mantığını anlamaya çalıştım.
Aman Tanrım...
Bizim İslamcı yazarlarımız, din adamı sıfatlı kişiler, ilahiyatçılar, cübbeli cübbesiz, sakallı sakalsız fırıldaklar neler anlatmışlar neler...
Ay takviminin fıtrata uygunluğundan, börtü böceğin ötüşünden, hayvanların kuluçka sürelerinden, tatil zamanının değişmesinden vs.vs... Nelerden nelerden bahsetmişler, neler uydurmuşlar aklınız şaşar.
Mesela niye Ramazanın başlangıcını ve bitişini Ay'a göre belirliyoruz da, oruç, iftar, namaz vakitlerini güneşe göre belirliyoruz gibi basit bir sorunun mantıklı açıklaması olmaz mı yahu?
Yani zamanları belirlerken bazen Dünyayı, bazen Güneşi niye merkeze koyuyoruz?
Niye doğru referans noktasını kullanmıyoruz?
Bu soruların mantıklı, ikna edici bir cevabı olmadığı gibi, hele birisi de öyle açıklamaya bile gerek duymadan saçmalamış, demiş ki; Kuran Hicri takvimi emreder. Ki bu külliyen yalan!..
Ortada eksik ve yanlış bir takvim, yanlış referans noktası ve yanlış astronomik hesap var işte. Bu yanlışların da Kuran'la alakası yok.
Allah'ın yanlışı yok, o kainatı, mükemmel bir matematikle, sıfır hatayla yarattı. Güneş'i de, Ay'ı da o yarattı, yanlışlık hangisini referans kabul edeceğini bilmeyen kulda. Yanlışlık, astronomik hesapları yanlış yapan zamanın insanlarından kaynaklanıyor, demek bu kadar zor mu?
Yani, başka konularda da olduğu gibi, takvim konusundaki yanlışa İslam'da kılıf aranmış ve her tarafından pörtleyecek şekilde yamalı bohça gibi dikilmiş o kılıf.
Bu uydurma yanlış kılıfı dikmenin kime ne faydası var?
Allah'a mı, kula mı, İslam'a mı?....
Bilimsel bir buluş yapıldığında, zaten bu Kuran'da var, diye buluşu küçümseyip ahkam kesip, elin gavurunun keşfettiği bilimsel buluş üzerinden güya Kuran'ı yüceltmeye çalışmak gibi güya kurnazlık ve beleşçilikle hemencecik kılıf dikme meraklılarının, zaten Kuran'da var dedikleri buluşların birinin bile altında imzaları var mı?
Zaten kuran da var, niye kafa yorup bulacakmışız, elin cehennemlik gavurları uğraşsın bulsun, değil mi?
Uysa da uymasa da biz iyi kılıf dikeriz ama...
İslam'ı araştırmaya merakı olan bir genç olsam ve bu tür konuları bunlardan öğrenmeye çalışsam; lise seviyesindeki fizik, matematik, kimya, biyoloji, astronomi bilgimle bu anlatılanların hepsinin saçma sapan, uydurma, Tanrının yarattığına, kurallarına, kainatta kurduğu sisteme aykırı, akıl ve bilim dışı şeyler olduğunu görür, Deist veya Ateist olurdum. Ki Deizm ve Ateizmin İslam ülkelerinde yaygınlaşmasının temel sebebi de budur bence.
Bazı büyüklerimiz söylerlerdi; Din konusunu çok araştırma, kafan karışır, dinden çıkarsın, derlerdi. Doğru galiba ama bence sorun araştıranda ve dinde değil, din satanlardaki cehalet ve art niyette...
Tabi bir de tarihi gerçekler var. Araplarda Halife Ömer'e kadar takvim denilen bir şey yoktu. Bir takvim yapacak kadar gelişmiş ve medeni değillerdi çünkü. Zamanı akıllarının erdiği, hatırlayabildikleri bir olaydan, mesela depremden veya savaştan veya önemli birinin birinin ölümünden şu kadar evvel veya şu kadar sonra şeklinde bilip, tahmin ediyorlardı.
Bu sebeple Peygamber'in yaşı bile kesin hesaplanamıyor ama nasıl oluyorsa, şeytanın uşağı din tacirleri Peygamberin ana rahmine düştüğü, yani ana ve babasının cima ettiği geceyi güya biliyor, bu ahlaksızlıklarıyla kalmıyor bir de kandil ilan ediyorlar.
Oysa milattan önceden beri birçok millet takvimi icat etmiş, kimi ay takvimini, kimi de hayret edilecek doğrulukta güneş takvimini kullanmaktaydı.
Halife Ömer bir takvimin gerekliliğini anlayınca, Hicreti başlangıç kabul edip yine yanlış zamanlaması olan Ay takvimini kullandırmıştır. Çünkü doğrusunu bilecek, hesaplayacak akıllı kimseleri yoktu. Dünya'yı düz, Gök'ü kubbe, Ay'ı da o kubbeye takılmış, gece ortaya çıkıp ışık yayan fener filan sanıyorlardı. Tabi Güneş'i de he gün kubbenin bir tarafından ortaya çıkıp, diğer tarafından batıp kaybolan sıcak bir şey sanıyorlardı.
Aradan 1400 küsur sene geçmesine rağmen, bizim kaba softa ham yobazlar o zamanki Araplardan halen bir tık öteye gidemediklerinden Ay takviminin faydalarını dayatıyor, yılbaşını Noel sanıyor, Mekke'yi de 1 Ocak'ta fethediyorlar.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel insanlarla söylenen güzel sözler hiç bir zaman israf değildir. Yeter ki yürekten ve samimiyetle söylensin.
Sevgiyle kalın