18 Haziran, 2025

KORKU VE KİTLELER

İbn-i Sina bir deney yapar;
İki kuzuyu iki ayrı kafese koyar. Kuzular aynı yaşta, aynı kiloda, aynı cinstir ve aynı yemlerle beslenir.
Tüm şartlar eşittir. Ancak, yan kafeste de bir kurt vardır ve kurdu sadece kuzulardan biri görebilmektedir.
Aylar sonra kurdu gören kuzu huzursuz, zayıf ve çelimsiz olduğundan ölür. Kurt kuzuya hiç bir şey yapmamasına rağmen, kuzu yaşadığı korku ve stres yüzünden ölmüştür.
Kurdu görmeyen diğer kuzu ise oldukça huzurlu olduğundan besili ve kiloludur.
İbn-i Sina bu deneyde, sürekli korku üreten olumsuz düşüncelerin insana hayatı nasıl zehir edebileceğini göstermiştir.
İnanç, ideoloji ve kimlikler de kaynağı kendi karşıtlarından oluşan sürekli korkular üretirler. Çünkü korku, çok kullanışlı bir duygumuzdur. Korktuğumuzda aklımız, mantığımız devre dışı kalır, sadece güce ve güvenliğe ihtiyaç duyarız.
Korkan insan tüm özgürlüklerinden vaz geçerek politik gücün zorbalıklarına gönüllü destekçi olur.
Bu nedenle insanları iki şekilde kontrol ederler. Birincisi insanları korkutmak, ikincisi demoralize etmektir.
Oysa aklı başında, moral gücü yüksek ve kendine güvenen insanları yönetmek o kadar kolay değildir.
Bu nedenle politik güç merkezleri, zorba politikalarıyla her şeyden şikayetçi mutsuz kitleler yaratırlar. Bunun sonucu olarak, ağlamak kolektif hale gelir.
Çözüm olarak, ağlayanlara ya mama verir ya da ağlayanların ağzına biber sürerler. Güçlerini korumak için de KANDIRMA, KORKUTMA, KIŞKIRTMA sistemini işletirler.
''Kırmızı Başlıklı Kız'' masalını bilirsiniz..
Bu masalda verilen mesaj çok açıktır.
Dış dünya, tehlikelerle ve kötülerle dolu bir dünyadır. Özgür ve başına buyruk yaşarsanız, başınıza korkunç olaylar gelir. Ama eğer büyük sözü dinler, otoriteye itaat edersiniz, güvenlik içinde yaşarsınız...
Bu masalda, Kırmızı Başlıklı Kız'ı kurttan kurtaran avcının işlevi ise, bugünkü politik-ideolojik toplum mühendisleri, insanlığı, dünyayı, ülkeyi, ümmeti, milleti, devleti kurtaran Şaban'lardır.
İşte insanlık, hep bu masallarla büyüdü, bu masallarla insan, toplum ve hayat algısına sahip oldu.
Korku, insanın hayatta kalma iç güdüsüdür. İnsan korkuları sayesinde azim ve hırsla mücadele eder, korkuları sayesinde motive olur, moral bulur. Gelişip ve ilerler.
Ancak, korkulan her şey de insanın özgür yaşamasının önünde bir engeldir. Bu nedenle insan, korku engellerini aşa aşa özgürleşir.
Bir de korkunun karanlık yüzü vardır. Üretilmiş, sahte, yapay korkular, hatta kendi zihnimizde ürettiğimiz hayali korkular yüzünden insan, çekingen ve tutuk davranır. Korkuları karşısında köleleşir..
Senaryosunu politik güçlerin kurguladığı korkular da, yaşama sevincinin ve coşkusunun eşlik ettiği rasyonel bir korku değil, hayatı yasaklarla iptal eden, ölüm severliğin eşlik ettiği akıl dışı korkulardır...
Çobanlar, koyunları kolay gütmek için onlara hep kurt masalları anlatırlar...

2 yorum:

  1. Tam olarak yıllardır yapılan bu. Vatandaşları (tabii bu vatandaşlar seçmen aynı zamanda ) kontrol altında tutmak için mahsus korkutuyorlar. Biz gidersek ülke yıkılır ( Atatürk öldü de yıkılmadık) başka parti gelirse su sayaçlarını pkakalı teröristler okumaya gelir (heee çok inandırıcı) korku, baskı insanların kimisinde etkili oluyor. İstiklal marşımız ise "korkma" diye başlar. Bir de şu var korkan insan, korkutmaya çalışır. Aslında seçmenden, vatandaşlardan ödleri kopuyor o yüzden de korkutarak onları kontrol etmeye çalışıyorlar. Vatandaşlar korkuyu bir aşsa, özgürleşecek.
    Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. özetle konunun özü... Fikir yoksa veya var da beyan edilmiyorsa, özgürlüğe de ihtiyacı yoktur. Doğruları yüksek sesle söylemeye cesaretin yoksa, kötülerin dünyaya hakim olmasına şaşırmayacaksın.
      Susan suça ortaktır!..sizin fikirlerinize de aynen katılıyorum Yorumlarınız, önerileriniz ve iyileştirmeye yönelik fikirleriniz benim için çok önemli Zaman ayırarak bu bilgileri sayfamda paylaştığınız için teşekkür saygılarımla

      Sil

Güzel insanlarla söylenen güzel sözler hiç bir zaman israf değildir. Yeter ki yürekten ve samimiyetle söylensin.
Sevgiyle kalın